10 Mart 2014 Pazartesi

BENİM MEMLEKETLİM



            Evimizin arka bahçesinde  yan yana  özellikle ikisi kucak  kucağa  göğe  doğru yükselen, diğerlerinden farklı üç ağaç vardı.
            Yaklaşık  on beş metre uzunluğundaki  bu ağaçlar, diğer ağaçların tersine yere yakın kısmı ince  ve yukarı doğru gittikçe kalınlaşarak  en tepede en büyük çapa erişiyorlar.Rüzgarda kolaylıkla kırılır diye düşünürken, esen rüzgarlarda diğer ağaçlar depreme tutulmuş ev gibi sallanırken bu ağaçlar kılını bile kıpırdatmıyorlar. Hızarların kesmekte zorlandığı bir gövdeye sahip olan ağacın, sanki her tarafından dallar çıkmış ve bu dallar gövde boyunca düzgünce budanmış, izleri kalmış bir görüntü veriyorlar.
            Gövdenin tepesinde yer alan küme halindeki dalların  kenarlarına hızar dişi gibi yaprakları sıralanıyor. Bu koyu yeşil yapraklar, Hindistan taraflarında kurutularak kağıt olarak kullanılıyorlar.
            Sonbaharı son aylarında  bahçemizdeki üç ağacın ikisinin yaprakları arasında bir dala bağlı büyük salkımlar halinde yeşilden sarıya, sarıdan kırmızıya renkli meyveleri bulunuyor. Pek çok ülkede ekmeğin yerini tutan bu küçük, kuru ve az tatlı çeşidinin yanı sıra yumuşak iri ve ballı çeşidi de bulunuyor.
            Bahçemizdeki üçüncü ağaç  iki senedir meyve vermiyor. Tepesinde daha fazla dallar, dalların arasında kuru kuru yapraklar... Bir tembellik abidesiydi sanki  meyve veren ağaçların yanında.. Görecek gözüm yoktu onu. Baharda açtığı çiçekleri hiç meyve vermeden soluyorlardı. Ancak dikkatli bakınca haksızlık yaptığımı anladım. Çünkü o bir erkekti. O ağacın çiçeklerindeki tozları rüzgar veya arılar alıp öteki ağaçlara taşıyorlar. Ötekiler, ancak o zaman  bu sarımsı, ballı meyveleri verebiliyorlar. Hatta  insanlar bu çiçekleri kesip dişi ağaçtaki  çiçeklerin üzerine koyup  gazete ile sarıyorlar. Zaman içerisinde gazeteler uçup gidiyor. Fakat o zamana kadar  köprüler altından sular geçiyor, tek çekirdekli  meyveler dallarında yerini alıyorlar.
            Pek çok ülkede, taze meyvesini  suda  ezerek mayalandırılmasıyla  şarap elde edilmekte, İslam’da  ise bu ağaç  cennete özgü ağaçlardan sayıldığı için çoğunlukla mezar taşlarının ayak tarafındaki süslemelerde kullanılmaktadır. Şairin dediği gibi;
   Yedi yayla kızının çelikten baltaları
Irmağa aksederek yükselince yukarı
Taşların,toprakların üstüne serildiler
Mezarlık ağaçları
      Binlerce  ölü gören, bir tek balta görmeyen,
Uzun sırat köprüsü bizden yapılır diyen
Mezarlık ağaçları
Olarak bilinen bu ağaçlar, Kuzey Afrika vahalarında kültürü yapılan, Güney Asya’da  yetiştirilen  bir tohumlu  sarı renkli, kısa silindirik,etli, tatlı ve besleyici  meyveleri olan bu ağacı tanımışsınızdır artık.
Bu ağaçların biri de benim memleketlim..Evet Trabzonlu, Trabzon hurması....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder